Gün1

 

Günlerdir, hatta aylardır geçmeyen bazı sanrılar var. Genelde uyumakta zorluk çekiyorum. Zihnim ben ve geçmişimden arda kalan bir kaç parçam ile saatlerce düşündüğüm oluyor. Kalabalığım anlayacağın. Bu sabah berbat uyandım. Gregor Samsadan  hiç bir farkım yoktu. Adeta bir hamamböceği gibi yatakta kıvranıp durdum. Aynada yansıyan yüzüme uzun uzadıya baktım. Fakat bazen kendime tahammül edemiyorum. Tabanlarımı yere basamadım, bu sabah köpeğimin başını okşayamadım. Direksiyona geçtiğim an arabamın alev alması için dua ettim. İşe giderken kovulma hayali kurdum. Hayatta en değer verdiğim insanın ölüm haberini alsam nasıl tepki vereceğimi düşündüm. Bide nereye kadar rol yapacağımı, bunu ne kadar daha devam ettirebileceğimi. Sabaha kadar benliğimle savaştım, yenildim. Gözüme bir damla uyku girmedi. Yine de kalktım o yataktan. Yaşamaktan midem bulansa dahi , inan, tahammül edemesem dahi. Üzerime istediğin kumaşı giydir, bir türlü yakışmıyor. Ve en çok kendimi suçluyorum. En çok kendimi cezalandırıyorum. Oysa bunu henüz kimse bilmiyor. Saat 20.24 yarım kalan şarabı içtim şuan berbat bir cin ve yarım kalan portakal suyunun dudaklarımı ıslatmasını bekliyorum. Aklıma yapabileceğim daha iyi bir şey gelmiyor. Olmadığın için olmuyor. Sadece içiyorum. Fakat hiç ağlamadım, senin için en azından. Sadece 1.5 ay önce boktan bir sebepten veranda da oturup kahve içerken göz yaşlarım tablayı ıslattı. Bir kaç dakika sürdü. Bitti. Bitebiliyormuş.Sanırım benden geriye bir tek merhamet duygum kaldı ama belki onu dahi kaybettim. Tıpkı cesaretim gibi. Hiç bir şeyden emin değilim gerçekten. Sana kendimi anlatamam. Hep bir şeyler eksik kalır çünkü biliyorum. Elimden geleni yapmaya çalışırım ama beni dinler misin bilmiyorum. Boşver o yüzden. Önceden yaşayamam sanıyordum, ölüyor gibi hissediyordum. Ama öyle olmuyormuş. İnsan yalınlıktan, yalnızlıktan gebermiyormuş da bir sineğin diz kapağını ısırmasına saatlerce ağlayabiliyormuş. Öğrenmiş oldum. Bunu ve daha nicesini. Kötü bir insan olmayı öğrendim. Duygularımı söylememeyi öğrendim, zaaflarımı anlatmamayı öğrendim. Kimseyle duygusal bir bağ kurmamaya çalıştım. Bu kalabalığın arasından geçtim fakat hiç birinin omuzlarına dahi çarpmadım. Fakat daha sonra... Kahretsin. Bir avuç elin iki şakağıma değmesiyle kurduğum bütün kraliyet adeta bir soytarının eline kaldı sanki. Kudüsümün duvarlarını kirlettiler, sanki tüm kutsalıma ihanet ettim. Keşke tüm bunları sana anlatabilseydim. En çok bu yüzden kızıyorum kendime.  Bu yüzden hiç affetmeyeceğim kendimi. Cesur olamadığım için, gelemediğim için.Kendimi zayıf, güçsüz, çirkin her şeye yakıştırdığım ve güzel olan her şeye ihanet ettiğim için. bana. Artık bu satırları yazarken bile zerre kadar kaygı taşımıyorum. Umurumda değil. İstesem bu kelimelerin tamamı ile oynarım ama sana karşı yalınım. Basit, tek düze, belki biraz sıkıcı. Kendimi aşamıyorum, benden büyük dağlar var, benden derin sular o suların diplerinde her bir travmam beni bekler. Girdap gibi. Ben ise hala kollarında 90lı yıllardan kalma kolluklarla yüzen o aptal çocuğum. Yüzüm güleç. Dudağımın kenarında yediğim dondurmadan bir parça. Ellerim buruş buruş. Kenarda beni bekleyen kadın beni zerre kadar sevmiyor. Ama yine varım, var olacağım , var oldum, tek başıma, ayakta, kimse görmese de çoğu zaman sürünerek. Çünkü ben emeklemeyi öğrenmeden önce sürünmeyi öğrendim. Emekten önce çalmayı. Sevgiden önce nefreti, öpülmeden önce tokadı. Dünya yörüngesinde, benim için her şey hep tersine. Bu yüzden elini tutmadan önce terk etmeyi, görmeden önce bakmayı, sevmeden önce nefret etmeyi öğretti bana Tanrı. Sağ'olsun 

Yorumlar

  1. Bir hikâyem var ama bitmedi daha..
    Yakında.. Gün 3 te ve ya aether'in gökten düştüğü zaman..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

WALL/1840

H-A-T-H-O-R

1058 -Dün- Hekate-