Kayıtlar

Aralık, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
       Eğer duvarda bir silah asılı ise patlamak içindi. İstanbul'da herkesin  herkesi bildiği küçük bir sokak.  O sokakta dev bir bina. 7 katlı. Bütün varoşa yukarıdan bakıyorsun. Sokaklarda oynayan çocukların, konteynırdan dökülen çöplerin, sobanın sisi, kokusu. O sokaklarda şarkı söyleyemezsin. Dar sokakların şarkısı olmaz. O sokakta ciğerlerin, sigara, tütün dumanından değil de sobanın yaydığı boğuk dumandan kapkara olur. Ruhun kapkara olur. Bir sabah uyanır çocuk, babasının bacaklarında 3 kurşun izi, bir sedye, ölüm bütün haneyi kaplar. Çünkü dar sokakların yaşama yazılmış şarkıları olmaz. Orada anlatılan masallarda heıdının yanakları kırmızı değildir. Heıdı bir topaldır. Yada vebalı. Çocuktur ama ölmek üzeredir. Kimsesi yoktur. Mahallenin bir dili vardır. 7 katlı binanın ise bir görkemi, lambaları daha parlaktır mesela. Yuvarlak masada yenilen yemekler daha lezzetlidir. Dizlerin paramparça olduğunda koşman yasaklanır. Kanayan avuçlarına ilaçlar sürülür.  Ah sahi, 7 katlı bina
  Araba ilk patikadan girdi, taşların lastiklerin arasında ufaldığını hissederken görünürde iki bodur ağacın arkasında ufak bir ev belirdi. Çatısı dahi güçlükle duruyor gibiydi. Hava fırtınalı, bulutlar yağışlı, ayaklarım çamur içinde ve ellerim hiç olmadığı kadar soğuktu. İlk adımımı güçlükle attım. 6 saattir kıpırdamadığımdan mıdır bilmem sağ bacağımda kağıt kesiği kadar bir acı belirip bütün gövdemi sarmaladı. Bir kaç adımdan sonra kapıda belirdim, araladım, küf kokusu yüzüme vurunca kızaran boynumun ve karıncalanan burnumun saliselik rahatsızlığı geçti. Şimdi iyiyim. Bir adım daha ve kahverengi koltuklar. Televizyon ünitesinin altında tozla kaplanmış bir kaç kitap. Gözüm Umberto Econun Foucalt sarkacına ve Gorkinin çocukluğuna takıldı. Üzerlerindeki tozu üfledim. Üşüyordum bu yüzden ellerim odunlara gitti, odunlar ateşe, ateş çehreme ve çehremde tüm odaya yayıldı. Evet şimdi renkler daha parlak.95 model Cadıllac'ın camlarına değen yağmur damlaları rüzgara rağmen ağırlaşan iki b
 Zihnin 50 kapısından birindeyim. Kaybolmak muhtemel. Pusulamı bu gece öğretinde buluyorum. Susmandan buluyorum, biliyorum ki henüz konuşmadın. 35. kapıda boşluğum var. Unuttuklarımı, unuttuklarını buraya saklıyorum. Biraz karanlık gelse de korkma. Ben sevgi ile yolunu aydınlatacağım. Zihnimin 50 kapısından birindeyim. Kararsızım. Henüz kilitlemediğim kapılar var. Kilitlemeye cesaret edemediğim. Kendimden bakıyorum sana artık. Perdenin ardında değilim. Boş salıncaklar rüzgar darbeleri ile çarpıyor demirlere. Oradan kalkan ben değilim. O yollarda yürümedim. Tasvir etsen bile dokunamam artık. Sesleri duyamam. Sadece hissedebilirim. Yumruklarımı sıkarak, düşüncelerim tüm bu meşakkati beslerken susarak. Ama korkma sakın ben yine kendimden bakarım sana. Perdenin ardından değil. Bileşik sayfaların arasında 2 farklı hikaye gibiyiz. Sen tasvirlerin içinde okşarken satırları ben yine de kendimden yazıyorum sana. Zihnim 50 kapıdan ibaret Algos. Sen hangisindesin bilmiyorum. Senin avuçlarından al

SUR

       Anka'nın kanadındayım ve korkuyu öğreniyorum.     Anka'nın kanadındayım, doğdum ölmeyi bekliyorum.     Anka'nın kanadındayım, o kadar uzağa gidemem,     Düşüyorum, kayıyorum ellerimde tek bir tüy yok,     Düşüyorum, uçuyorum zihin salıncağımdan,         Neden yeryüzü Yaşamın yüzü?    Yeryüzü onun yüzüydü oysa  anımsıyorum.    Lakin korkuyorum çünkü Anka'nın kanadındayım düşüyorum.  Giderek soğuyor hava. Aldırış etmiyorum. Zira ertelenmiş mevsimleri tekrar, tekrar ve tekrar yaşıyorum. Ankaradayım. Elimde eski püskü siyah deri kaplanmış bir defter. İçinde bir not. Kendime verdiğim sözleri tutuyorum. Bilmediğim bir şehirde ezberlediğim sokaklar var. Beynimde tek bir şarkı dönüp duruyor. Hep aynı ritim. Evet beynimde bir yırtık var. Şarkının adı sır, Oshonun söylediği türden değil. Bu defa farklı. Farklı bir şarkı. Yürüyorum. 12 saattir uyumuyorum. En son ne zaman uyandığımı hatırlayamıyorum. Yağmur yağıyor, adımlarım hızlanıyor. Kimsenin oturmadığı o kafede defterim