Kayıtlar

Ocak, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

22

Yolculuğumun başladığı ve bittiği yerdeyim. İçimde, ardımda bir yar, yardan daha eski bir dost  ve şefkate kör olan benliğimi terk etmenin yarattığı, pişmanlık ve hüzün var. Dışarıdaysa hava soğuk. Gök gürüldüyor, vagonlar ıslak, bütün yol tabelaları sıçrayan çamur lekeleri ile belirsiz. Bu yüzden neredeyim bilmiyorum. Tek bildiğim burası yolculuğumun başladığı ve bittiği yer. Belki de herhangi bir yer. Çok önemli değil. Kendimi biliyorum, hiç değişmedim. Saati biliyorum 13.07. Ama hava karanlık, ruhumdan haberiniz yok. Nasıl olsun... Kulaklarımda tabanlarımla dokunduğum yağmurun sesi, bir de aklımda sözsüz bir şarkı. Sürekli kafamın içinde çalan. Yürüyorum, saatlerce yürüyebilirim, üşüyebilirim.... Moraran ellerimden anlıyorum. Beyninin içinde bir resim olduğunu düşün her ne olursa olsun oradan bakıyorsun hayata. Tıpkı göğsüne açılmış o delikten bu kısıtlı evrene dalıp gittiğin gibi. Sanki bütün yaşayanlar bir rüya görüyor, sen uyanıksın... Ve uyuyamıyorsun, anlatamıyorsun, anlayamıyo

2113

     Ruha sarmaşık dolayan sevdanın yeşilidir. Sevda olmasa ruh tıpkı ozanının bile terk ettiği halkın şehridir. Halk artık övüneceği ozanını yitirmiş, ozan bir elinde defteri, diğer elinde nefreti, ayakları yara, yolları ıssız ama bir yemin etmiştir. Adına sır diyip zihnine hapsetmiştir. Geri dönmemek için günlerce yürüyüp durur. O kadar çok yürür ki mesafeler büyür artık. O kadar çok yürür ki ayakları yara oldukça, yolda gördüğü bütün zulmü satırlara yazdıkça halkından daha çok nefret eder. Halk, kibirdir. Korkudur. Sırtına saplanan bıçağın kime ait olduğunu bilip susandır.  Dervişini kapı dışarı edendir. Dergahını yakandır, kutsalına ihanet edendir halk. Ozanı yaratmış ve ozanına ihanet etmiştir. Günler, günlere ay güneşe, yıkım karanlığa, mavi griye dönene kadar yürüyecektir ozan. Gök varsa umut vardır, sırtında yükü olan karıncanın gözündeki yaş kadar, ozanın gönlünde kibir vardır. Ahr-i ömür de bir gün yel olur tükenir elbet, fakat o güne dek ozan hep çölde yürür. Bir gün ıssızda

2012

    Bilirim bu yer, gök hep onun suretindir.  Ellerime değen su, nehirden aşağı doğru kaybolan mektubum.  Suya akan mürekkep ve yer yüzünde bin bir taşlık gölgeye rağmen yine bana hiç olan o haritam. Dergahıma varacağım yollar hep art niyet taşları ile döşenmiştir.  Artık kalbim insanların kötülüklerine kırılmaz, incinmem,  O'nun da yaptığı gibi beton zeminlere yaslarım sırtımı çünkü bilirim ki ölüm benim evimdir.  Işıklar söner elbet, gün nasıl batarsa batsın, ertesi sabah yine doğar.  Kimileri güneşe kör olsa da, dili lal olandan daha az korkaktır Musa'nın asasıdır ellerimde tuttuğum kalem, karanlığı yararım. Bütün hikayeleri de satırlarımın tam ortasına gömerim. 
Resim
 Xultun'da son yaprağım bulundu. Kıyametimin tarihi değildir bu takvim, sana kavuştuğum anda, yazmayı, hesaplamayı, hatırlamayı bırakacağım mevsimlerdendir. İnan bana ben bilirim takvimdeki hakikati. Ama onlar bilmez oysa kıyametin tasviri kitaptaki kadar kavurucu ateşlerde değildir, bu dünyada aşkı arayan herkesin yüreğinde yanan ateştedir...  Rumi'nin de dediği gibi. İlk hayat ve ikincisi arasında bir ömür vardır...Hiç bir şey bitmez. Ama her şey değişir. Korkma bu yüzden, ben kendimi bilirim ve şah-et kendimi bildiğimden şunu da bilirim ki, hiç bir şey bitmez Algos fakat emin ol ki her şey değişir... Sana artık uzun uzun yazmayacağım Algos...Bu artık son satırlarımdır. Pes ettiğimden değil, yorulduğumdan hiç değil. Bilirsin, ben pes etmem. Ben arkamı dönmem. Artık senin şarkını söyleyene kadar susacağım... Dediğim gibi, sen dar bir sokak ve ben o sokakta bestekar... Doğru. Herkes bu satırları okur ama hakikati sen bilirsin. Umarım o gün geldiğinde hakikati bana da öğreteceks