Araba ilk patikadan girdi, taşların lastiklerin arasında ufaldığını hissederken görünürde iki bodur ağacın arkasında ufak bir ev belirdi. Çatısı dahi güçlükle duruyor gibiydi. Hava fırtınalı, bulutlar yağışlı, ayaklarım çamur içinde ve ellerim hiç olmadığı kadar soğuktu. İlk adımımı güçlükle attım. 6 saattir kıpırdamadığımdan mıdır bilmem sağ bacağımda kağıt kesiği kadar bir acı belirip bütün gövdemi sarmaladı. Bir kaç adımdan sonra kapıda belirdim, araladım, küf kokusu yüzüme vurunca kızaran boynumun ve karıncalanan burnumun saliselik rahatsızlığı geçti. Şimdi iyiyim. Bir adım daha ve kahverengi koltuklar. Televizyon ünitesinin altında tozla kaplanmış bir kaç kitap. Gözüm Umberto Econun Foucalt sarkacına ve Gorkinin çocukluğuna takıldı. Üzerlerindeki tozu üfledim. Üşüyordum bu yüzden ellerim odunlara gitti, odunlar ateşe, ateş çehreme ve çehremde tüm odaya yayıldı. Evet şimdi renkler daha parlak.95 model Cadıllac'ın camlarına değen yağmur damlaları rüzgara rağmen ağırlaşan iki bodur meşenin yaprakları ve ellerimde tuttuğum umbertonun öğretileri. Bütün perdeleri sonuna kadar açtım. Bir ben, bir de kocaman bir sessizlik vardı. O kadar büyük bir sessizlikti ki bu öksürmeye dahi korkuyordum. Tomaso albinoni'nin en sevdiğim şarkısı şimdi tüm salon büyük bir konser alanı. Çello bütün ruhumu sarmalıyor, şöminenin ateşi, çıtırdayan odunlar babamdan kalma 95 model cadıllac ve çamurluğuna değen rüzgar. Ne zaman bu şarkıyı dinlesem yüreğimde hep kavuşamayan iki aşığın resmi beliriyor. Birbirlerinden koparılmış ve iki ayrı dünyada, kıtada ve hayatta ayrılığın acısını yaşamaya mecbur bırakılmış iki aşık. Dantenin beatrice 'e olan aşkı kadar kederli olmasa da bilirim bu konçertoda büyük bir ayrılık var. Ölümden değil, kederden değil kaderden hiç değil. Zamandan, dönemden, tercihlerden, gururdan kaynaklanan bir ayrılık. Ah... Her şey böyle olmak zorunda mıydı? Her şeyden kaçabilen ben kendimden kaçamıyordum. Çıplak ayaklarımla tozlu parkelerde bir adım iki adım ve evet şimdi bütün çello sesini ruhumda hissediyordum. Ellerim omuzlarımda, kendimi sarmaladım, göz pınarlarımda bir damla yaş. Ne hatırlarsam hatırlayayım ağlayamıyorum. Ah... Gitmek istemiyorum. Burada kalmak , uzaklaşmak, sessizleşmek ve öğrenmek istiyorum. Adım unutulsun, ben unutulayım, bu dünyada sevmeyi öğrenemedim, hiç gerçek nedir bilemedim, hiç gidemedim, hiç kalamadım, hiç bırakamadım. Belki de hiç yaşayamadım. Kim bilebilir ? Bu ev , bu ateş ve bu ağaçlar benim göğsümün ortasına açılmış bir delik. Ve buradan bakıyorum hayata. Çok yorgunum... Çok. Kendimi kendime yazmaktan, labirentten, zihnimden, odalardan, yarını bilmekten, geçmişi unutmaktan dolayı çok yorgunum. Kendime hayatı öğretmek zorunda kalmaktan, adımdan, hikayemden, görmek bilmek zorunda kaldığım her şeyden dolayı çok yorgunum. 

Yağmur daha çok hızlandı. Konçertoyu başa sardım, ayaklarım toz içinde bir mektup bırakmam gerekiyor gerimde. Evi yakmam gerekiyor fakat ağaçları incitmemeliyim. Ruhumdaki kederin bedelini ormana ödetmemeliyim. Bir not bırakmalıyım ardımda, kısa ve öz olsun. Bir cümle. Belki beni anlatan. Bilmiyorum. Beni ne anlatır yada ben bu zamana kadar dönüp dolaşıp aynı cümleler ile neyi anlattım, inan bilmiyorum. Tanrının bu dünyada kullarına sunduğu 7 kapıdan 3.deyim. Hiç'likteyim. Yani en büyük cehennemde. İnsanı insan yapan bütün duyguların yok olduğu balçıktan çıkma bedenin çamurlaştığı...Uzun uzun yazardım ama ne için bu kadar satır, bu çaba. Önemi yok. Çünkü artık evi yakmam gerekiyor. İçinde ben, benim içimde sen, senin içinde hiç dokunamadığım o kalp, kahr..

Yorumlar

  1. Çatısı uçtu sarayımın..
    Birkaç satır kelime aldı aklımı
    Sen neymişsin Manolya
    Ama ne ben Dante ne sen Beatrice..
    Unutulmuş dizeler sadece bizlere
    O tozlu kulubeye götürürken hikayemize eşlikçi olurlar
    Cevap ve iletişim değil bu satırlar ve diğerleri
    Benim sana seranatım
    Seranatıma eşlik eden çellolar,kemanlar,flütler..
    Kirpiğinin birbirine değdiğinde çıkan seste sustular..
    Gururum olmazsa nasıl dikilirim karşına
    Nasıl sığınırım rönesans heykeli gölgene
    Ne farkım kalır..Diğer acılardan..
    Ne kadar aynıyız Manolya bende kendim öğrendim..
    Sokakları,çıkmazları,caddeleri..
    Ama koyamadım ellerimi omzuma..
    Ellerini bekliyorum..
    Ağaçta son yaprak ruhum..
    Özür dilerim Manolya uzun sürdü ve hiç cesur olamadım..
    Ormanım yansın ateşten korkmam...
    Tanımaya başladığımdan beri
    Dante kıskanır cehennemimi..
    Yanar ruhum,kalbim,beynim..
    Gitmede diyemem..
    Manolya,Mia Bella,Solis,Luna
    tu est mundus meus..
    Sensiz ne ederim..
    7'ler 77di olur..
    Sensiz ne ederim..
    Bildiklerimi unuturum..
    Sensiz ne ederim..
    Yolumu kaybeder yok olur giderim..
    Sensiz sessiz kalır chapelimin ortasında elimde kargıyla bekler geleni def ederim.
    Arcanum meum..
    Bende kızıl ejderim..
    Kalp senin dokunmasanda
    Çaba boşa değil..Yoldayım
    Uzun uzun yazardım ama
    Ne bu satırlar ne de öncesi hiç bir methiye anlatamaz seni Ma Mia Bella..
    Kahır mı ?
    Kahretsin mi?
    Kahrolsun mu?
    Kahraman mı?
    Kahire mi?
    Bekleme Manolya bu sene İsa bize doğacak..
    Geldim kapıdayım..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

WALL/1840

1058 -Dün- Hekate-

H-A-T-H-O-R