SUR

 


     Anka'nın kanadındayım ve korkuyu öğreniyorum.

    Anka'nın kanadındayım, doğdum ölmeyi bekliyorum.

    Anka'nın kanadındayım, o kadar uzağa gidemem,

    Düşüyorum, kayıyorum ellerimde tek bir tüy yok,

    Düşüyorum, uçuyorum zihin salıncağımdan,

    

   Neden yeryüzü Yaşamın yüzü?

   Yeryüzü onun yüzüydü oysa  anımsıyorum.

   Lakin korkuyorum çünkü Anka'nın kanadındayım düşüyorum.


 Giderek soğuyor hava. Aldırış etmiyorum. Zira ertelenmiş mevsimleri tekrar, tekrar ve tekrar yaşıyorum. Ankaradayım. Elimde eski püskü siyah deri kaplanmış bir defter. İçinde bir not. Kendime verdiğim sözleri tutuyorum. Bilmediğim bir şehirde ezberlediğim sokaklar var. Beynimde tek bir şarkı dönüp duruyor. Hep aynı ritim. Evet beynimde bir yırtık var. Şarkının adı sır, Oshonun söylediği türden değil. Bu defa farklı. Farklı bir şarkı. Yürüyorum. 12 saattir uyumuyorum. En son ne zaman uyandığımı hatırlayamıyorum. Yağmur yağıyor, adımlarım hızlanıyor. Kimsenin oturmadığı o kafede defterimi aralıyorum. Yazıyor, yırtıyor ve tekrar karalıyorum. Hissetmiyorum. Zamanı, anı, anın içinde kalan beni, seni. ''O'' kızıyor bana. ''O'nu dahi unutuyorum çünkü. Ellerimi göğe kaldıramayacak kadar büyük bir kibrin pençesine düşmekteyim. Popüler bir kitapçıdayım Ellerimin arasındaki kitabı ilk cümlesini okuyarak anlayacağımı düşündüğüm büyük bir yanılgıdayım. Satırları okumadan geçiyorum. Nasıl olsa tüm hikayeyi anlıyorum. Ve evet asansör 7. katta durdu ve  evet o hikaye böyle başlıyordu. Yağmur daha çok hızlanmadan gitmem lazım biliyorum. Anka'nın kanadındayım. Uzaklaşabilirim ama kaçamam. Kaybolabilirim ama yok olamam. Beni zincirlerlerse şah-et demirler paslanır lakin ben ağlayamam. Bağıramam. Gideceğim , gitmem gerekiyor fakat nereye? Kime? Kimseye ait olmadım, nedenini uzun uzun anlatırdım da zaten bilmenden korkarım. Bak bana, gözlerime iyi bak gölgesini göreceksin Anka'nın. Kanatlarındaki çırpınışlarımı göreceksin. Düşmekteyim. Yerin 7 kat altında beşeri ruhuma keder verecek olan o hikayeyi dinlemekteyim. Korkuyorum Algos. Anlamıyorsun değil mi. Komik, eğer ben seni, sen beni anlasaydın ayıklardım o zaman bütün hikayeyi. Ben Anka'nın kanadındayım. Üflesem bulurum seni. Üflesem düşerim gökyüzünden. Ellerimde bir tüy dahi tutamadan çakılırım. Ama sen beni bulamazsın Algos. Hiç denemedin. Hiç gelmedin. Hiç çağırmadın. Adımla seslensen duyardım.  Ama sen kitabın kapağını aralamadın, sondan başladın okumaya Algos. Oysa sır burada. Güneşte. ''O''nda. Yanılgı, illüzyon, tıpkı bileklerimde yazanlar gibi. Eğer saçlarımı okşasaydın unutmazdım seni Algos. Hiç bir şeyi unutmam. Bu yüzden hiç bir kapıyı kilitlemem. Anahtarı yüreğimde saklıdır, yüreğim  ne beyazdan ak, ne geceden karadır. Yüreğime gelseydin adımını duyardım Algos. Basamaksız, taşsız, çukursuz, çetrefilsiz, motifsiz bir anahtar. Neyse, çok konuştum yine. Hava kararıyor. Gitmem gerekiyor biliyorum. Çok fazla kalamam zaten, eninde sonunda düşeceğim çünkü. Anka bile taşıyamayacak beni, o bile atacak sırtından. O bile koruyamaz beni Algos. Eninde sonunda  üşüyeceğim. Sepya dokulu günlerdeki gibi bir rüzgar esecek ve dalından çığlık çığlığa düşen bir yaprak gibi kuruyup tabanların altında parçalanacağım. Sorun değil Algos. Burada olmayı ben seçtim. Sen yine de beni bulmak istiyorsan gözlerime bak. O zaman Anka'nın kanatlarını göreceksin. Kanatlardaki beni, bendeki seni. 


    

Yorumlar

  1. Algos'un yüz gözlümü yoksa acıların tanrisimi günahları neydi kendisi yaptı bu dünyada bütün acıları tatdı tıpkı Apollon a yenilen Marsyas gibi...Nefisti en büyük dusman..Kesfetmemekti..
    Nefi gibi mi bakıyorsun bu hayata yoksa divana aşık bir divan sairimi yoksa Orhan Veli misin Cemal , Nazım , Wilde ,Osman Ziya Bukowksi ? Ya da dur Manolya sen bu akımların hiç birine yakismazsin.Olmayan bir kıtada doğan tek çiçeksin..Mu,Atlantis, Ütopya...Ama sen Manolya'sın. Ve ben bu çiçeğin gölgesinde pervane..Nasıl ateş olur bir gölgede..Yandı kanatlarım.. Celaleddin gibi..
    Okumadan her kelimeyi yazıyorum parmak uçlarım sararmış şimdi görüyorum.. Değilim Anka bilirim aitdiyetsiz olmanı derindir gözlerin Yusuf' 'un düştüğü kuyu kadar... İbrahim'in ogluyum koçum gelmedi ait olduğum tanrıça sensin ama bitkin yorgun unutulmuş bir mitolojide varız.. Meragini,şehvetini,öfkeni, mutluluğunu,sevgini hepsini biliyorum bazen seni senden daha iyi anlıyorum..
    Zihin sarayımdan sana bahsedeyim biraz...Foyer Normal Chapeli'dir...Haniball ne kadar kurgusal ve yamyam olsada menüsünde olanlar hep kotu, yozlaşmış,amaçsız armağan olan yaşamlarını heba edenlerdi... Birazı eski bir orman kulubesidir..Uzak bir dağda sonsuz kavaklarin arasında koyu bir ormanda bulutlar üstünde süzülürken..Çavdar kokusu vardır.. Tütün dumanı bastırır..
    Düşüncelerimi sana gelen yolları tıkayan kaderin kederidir..
    Bak Manolya sana diyecek bir çift sözüm var...
    Dum Spiro,Spero...ve sen benim nefesimsin..
    Secchi'nin La meditazione sin benim için..
    Dediğim gibi uzun sürecek...
    Sanki tüm rönesans , tüm akımlar senin için yoksa sen misin 4 kitaptaki ilk cümle misin ?...Ya da şamanın ilk çığlığı..Ellerim neden hala amaçsız neden bu izler tüm vücudumda neden kanadının gölgesinde soluklanmiyorum..Neden hala korkuyorum..Manolya olursa başkasında mutlu olursan katlar chapelimin temeline gömerim seni bir daha çıkarmam söz ama bilirim temelinde sen varsın ve asla yıkılmaz..Ağlayan,kanayan,acı,kötü biçimsiz herşeyin sana yakışmadığını bilirim..O yüzden gelmem,bu yüzden gelemem..Uzun sürecek ama hak ettiğin gibi gelicem..Sığ değilsin ben korkagim Kudüs'üm kırılgan..
    Hala eksiğim..Sensizlikten ve bilgiden..Kendimin vincisi,Michelenlogu,Bach i ,vivaldi si ve Secchi'si olucam.. Kabuğumu kiricam her hikaye aynı yere geliyor biliyorum ama bil Manolya okudukça soru işareti büyüyor ama sana yaklaşıyorum..İnciden kulene sepya tonunda gelicem..Deri defterin mutluluk satırlarınla dolacak olsa da mutsuzluk ben ona da varım.. Manolya.
    Mia Bella..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günaydın Mia Bella..
      Dün gece adını seslendim duymadın...
      Normal kirilmadim uzaklardan Kudüs'üm içinden seslendim ta arka sokaklardan yıkık bir mahallenin ara sokağından pazarın ve şehrin sesi bastırmıştır...Olsun , adını senelerdir söylemekten memnunum..O'nun da dediği gibi "adını mıh gibi..." Sana bir şey söyleyip yeni eserini bekliycem..Bakmakla ,görmek,bilmekle ,öğrenmek ,saklanmakta ,beklemek aynı şeyler mi? Yoksa artı puslu , sisli beynim bana oyun mu oynuyor?

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

WALL/1840

1058 -Dün- Hekate-

H-A-T-H-O-R