Eğer duvarda bir silah asılı ise patlamak içindi.


İstanbul'da herkesin  herkesi bildiği küçük bir sokak.  O sokakta dev bir bina. 7 katlı. Bütün varoşa yukarıdan bakıyorsun. Sokaklarda oynayan çocukların, konteynırdan dökülen çöplerin, sobanın sisi, kokusu. O sokaklarda şarkı söyleyemezsin. Dar sokakların şarkısı olmaz. O sokakta ciğerlerin, sigara, tütün dumanından değil de sobanın yaydığı boğuk dumandan kapkara olur. Ruhun kapkara olur. Bir sabah uyanır çocuk, babasının bacaklarında 3 kurşun izi, bir sedye, ölüm bütün haneyi kaplar. Çünkü dar sokakların yaşama yazılmış şarkıları olmaz. Orada anlatılan masallarda heıdının yanakları kırmızı değildir. Heıdı bir topaldır. Yada vebalı. Çocuktur ama ölmek üzeredir. Kimsesi yoktur. Mahallenin bir dili vardır. 7 katlı binanın ise bir görkemi, lambaları daha parlaktır mesela. Yuvarlak masada yenilen yemekler daha lezzetlidir. Dizlerin paramparça olduğunda koşman yasaklanır. Kanayan avuçlarına ilaçlar sürülür.  Ah sahi, 7 katlı bina görkemlidir, bir hayaldir değil mi ? Bütün o varoşu, bir kitabın tasviriymişçesine seyredersin. Hayalin ve gerçeğin birdir. Sır yoktur. 'O' vardır. Güzeli planlamıştır, umudu planlamıştır. Tüm hikayeyi ve tüm sonu o gerçek ile beklersin. Algos sahi, nedir 7 katlı binada olup çöplükte olmayan sır? Oysa okuyorum, kitabın sonu böyle değil. Sonunda kız koşar, adam bekler kız adımlarını hızlandırdıkça elleri daha çok yaklaşır ve sonunda sarmalar. Bütün hikayeler böyle biter. Heidinin göz altlarının değil yanaklarının pembe olması gerekirken, büyülü bir dünyada çıkarılacak ufak bir dersi anlatması gerekirken bize ''O'nun mahv- olacağını hissettiren nedir? Biliyorum anlatamıyorum. Çünkü yazarak anlatamam Algos. Diyorum ya sana duvarda bir silah asılı ise şah-et patlamak içindir. Ben o sokakta şarkısı dinlenmeyen  bir bestekarım. Bir yazarım, elimde bir kalem bir defter, üzerimde eski bir palto, paltonun içinde gri bir kazak. Üzerimde ne kadar çul varsa da her an gırtlaklanacak gibi hissederim. Sen benim yazdığım güzel bir şarkı, hatta o kadar güzel ki seni bütün şehirlerde, bütün alkoliklere, bütün acılara, hatta dur Algos. Bütün cenazelerde çaldırabilirim. Kimse kederin, kederin içindeki o ince neşenin bile farkına varmaz. Ama dur, sen böyle betimlenemeyecek kadar özelsin aslında. Bende o dar sokak. O dar sokakta bestekar. Söylemiştim çünkü, dar sokakların şarkısı olmaz. Tekmeler olur, sobanın kokusu olur, rutubet olur, kin olur. Sen sokağın başında 7 katlı gösterişli bina. O binanın içindeki sımsıcak ışık. Benim babam bacaklarından vurulmuş. Yakında kafasına sıkacağını söyleyen adam ne zaman gelirse o zaman kaybedeceğim babamı. Sonra kendimi kaybedeceğim. Sonra bütün oyun oynadığım sokakları kalbinden bıçaklayacaklar. Bütün kahverengiler solacak önce, sonra yeşiller, sonra mavi... Artık şarkı bestelemeyeceğim. Senin  şarkın hep yüreğimde kalacak. Bir gün gideceğim ardımda kalacak. Şehirleri terk edeceğim, hanelerde kalacak, cenazelerden döneceğim , yaşayanların beyninde bir çivi gibi... Biliyorum bir anlam oturtamıyorsun. O sapsarı ışık, 7. katın sol üst penceresinden gri çamurlu sokaklara yansıyan. Ben oradaki gri, sen benim ışığım. Müziğim. Sesim. Gelmek istiyorum sana, bilmek istiyorum ama dur... hikayenin geri kalanında da olduğu gibi. Dizlerim yaralı ama önemli değil. Nasıl olsa toprağı silkelesem geçer. Üflesem geçer. Bir yağmur yağsın bilirim, bütün bu pislik geçer. 

Bak ritmi duyuyor musun ? Aşağıdayım hemen, bak işte tam orada, tam ortada duruyorum. Soluk, renksiz, fakat senin bahçenin tam ortasında duruyorum. Papatyaların yanında. Dinle bak, ritim tam burada hızlanıyor. Bütün beste adeta sıkıcı bir sone gibi ilerlerken burada hız kazanıyor. Burada kalbimin atışını hissediyorum çünkü. Sana kavuştuğum anı, hikayedeki gibi hızlanan adımlarımı, yakalayan ellerimi. Ya tutamazsam ? Ayağım kayar ve düşersem. Senin ışıkların söner, ben o balçığın içinde yutkunamaz, dumandan kararan ciğerlerim beni öldürürken senin şarkını bir kez daha söyleyemezsem ? Neyse ki sorun değil. Ben söyleyemeyecek dahi olsam da bütün kutsal şehirlerde çalacak senin şarkın. İkindi vakti bir çan gibi...

Yorumlar

  1. Karanlık bir dikdörtgenden sana yazmak Manoloya bir titan gibi uzaya galaksilele hüküm etmek gibi ama titansam senin yanında karincayim ve küçük bir evrenin titaniyim sen Andromedasin bense kum tanesi...
    En yüksek sıcaklıklarda sertleşirimde bir kirpiginin düşmesiyle kirilirim..
    Eski bir adetti gözyaşı şişesi umarim hic akmaz gözyaşların sadece hülyalı hülyalı bakarsin...
    Venüs gibi..
    Ah be Manoloya aşk değil bu sana hayranlık gerçekten senin ruhuna teslim olmak bu duygunun, durumunun hiçbir lugatta yeri yok zaman yaklaştıkca daha radikal birisi oluyorum bilinen tüm terimler,sıfatlar manasız geliyor..
    Bana yaptıklarındadir...
    En çok kendime kızarım Manolya cesur olamadigimdan biliyorum ofkelisin bana..
    Affet Manolya az kaldı..
    Ben olamam o kadar kıymetli,gosterisli
    Bakma heybetime gösterdiğimdir..
    Bakmakla,görmek o yüzden aynı değildir..
    Herkes sana başka bakar ben seni görürüm..
    Ben ;
    Antonious gibi Paris'i alırım
    Fatih gibi consantineyi
    İskender gibi Hindistan'ı
    Aksak gibi Anikara'yi
    Ama seni nasıl alayım senden..
    Nasıl göstereyim kendimi Manolya bakamam ışıltıdan izlerken boşluğu sen dalarım hulyalara..
    Hızlandı adımlarım bekle Manolya adını ne koyarsan koy ister kavuşmak ister tanışmak ister öfke ister kin...Kavuşmaya yeniden tanışmaya ramak kaldı..
    Kıskanıyorum Manolya yağız yer sana degdikce oksijen ciğerlerine degdikce kiskaniyorum..
    İdil geliyorum..
    Sana seslenecegim saniyenin planını yapıyorum senden önce masayı hazirliycam methiye ve bir demet çiçek tut onları sıkıca ya döner gidersin sırtını solar tüm renkler ya kalırsın masada tüm şarkılar seni söyler..Hep söyledikleri gibi...
    Ya düşer dizlerim yere ilk bisiklete binisim gibi ya dik dururum ilk zaferim gibi çünkü ilk zaferim olur...
    Dileğim dostluğundur..Elindir..Dilindir..Zihnindir..
    Yeniler sapyoseksuel diyor..Bense tamamlanma..
    Hilalin dolunaya yazın kışa kuşun yuvasina geminin limana kavuşması...
    Tamamlanmadir bu..
    Milena'ya denilen gibi..
    "Pes ettigimden değil,olmayacağını gözüme soka soka gösterdiğinden vazgeçtim"
    Tam bu noktada yanildi Kafka..
    Vazgeçmedim..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

WALL/1840

1058 -Dün- Hekate-

H-A-T-H-O-R