Xultun'da son yaprağım bulundu. Kıyametimin tarihi değildir bu takvim, sana kavuştuğum anda, yazmayı, hesaplamayı, hatırlamayı bırakacağım mevsimlerdendir. İnan bana ben bilirim takvimdeki hakikati. Ama onlar bilmez oysa kıyametin tasviri kitaptaki kadar kavurucu ateşlerde değildir, bu dünyada aşkı arayan herkesin yüreğinde yanan ateştedir...

 Rumi'nin de dediği gibi. İlk hayat ve ikincisi arasında bir ömür vardır...Hiç bir şey bitmez. Ama her şey değişir. Korkma bu yüzden, ben kendimi bilirim ve şah-et kendimi bildiğimden şunu da bilirim ki, hiç bir şey bitmez Algos fakat emin ol ki her şey değişir...

Sana artık uzun uzun yazmayacağım Algos...Bu artık son satırlarımdır. Pes ettiğimden değil, yorulduğumdan hiç değil. Bilirsin, ben pes etmem. Ben arkamı dönmem. Artık senin şarkını söyleyene kadar susacağım... Dediğim gibi, sen dar bir sokak ve ben o sokakta bestekar... Doğru. Herkes bu satırları okur ama hakikati sen bilirsin. Umarım o gün geldiğinde hakikati bana da öğreteceksin. Bende yıllarca sandığımda sakladığım o ''son'' parşömene seni yazıp yıllarının kederini sileceğim...Tamamen temiz bir parşömen bekleme, belki mahzenimden bulaşmıştır biraz toz, yılların verdiği küf kokusunu temizleyemem üstünden... Ama senin için tüm açık denizlerde rüzgara karşı kaldırırım başım dik Aktium muharebesinden döner gibi...

 Bilirsin bütün hikayelerin nasıl başladığını... Ya bir insan yolculuğa çıkar ya şehre bir yabancı gelir.  Ben o şehirim, sen şehirde yabancı. Bak tren raylarında, kusursuz bir rotada. Biliyorsun hangi mevsimdeyiz. Ocak geldi artık. Xultun'da bulduğun takvimimi yırt artık. Çünkü orada son tarih 12'yi göstermiş. Ben isterim ki zamana karışalım, yeri gelsin bir balçık gibi..

Bütün yolculuklar güzel şehirlere varmak için değildir Algos. Artık hangi şehirden geçersek geçelim cehennemimizi unutacağımız yer yine Kudüs'tür...  Ve inan ben şikayetçi değilim. 

Herkes baktı bana, görmedi. Ama sen beni gördün, ben sana yazdım, seni hissettim. Bu yüzden dostluğumda senindir, dilimde, dinimde, zihnimde... Eğer istediğin buysa.. Ellerimi de verirdim fakat , çevirdim kafamı dün gece, yoktun. Aidiyet duygumdan mıdır bilmem, surlarımdan içeri sokamam kimseyi. Seni bekle-dim. Yıkmaya çalışan olursa da, zindanıma atar kendimi, sessizliğe hapsederim. Ve yine senin seferlerinden dönüşünü beklerim, vücudundaki yaraları sarmak için, ruhunu iyileştirmek, ruhumdan vermek için. Yıkılmam asla , sen mağlup olsan dahi ellerim yüreğimdeki zaferini kucaklar... 

Bende tüm seferlerimden mağlup döndüm Algos... Ama tüm yenilgileri unuttum...Yılmadım. Yalan değil, bazen ellerimde kendi kanıma bakıp rüyalarımda dahi ağladım. Bütün yaralarımın üstünü sardım... 59'da ilk satırları yazılmış o ''son şiir''de de dediği gibi.. Sen yoktun, ellerimle dokundum sana ve ellerim yüzümdeydi... Olsun, sorun değil... Son değil çünkü, bilirim.

Bu kadar alıntı yeter ikimize, kendi şiirimi yazdım bile. Ama bilirim eksiktir son dörtlüğü, seni bulunca tamamlayacağım.

...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

WALL/1840

1058 -Dün- Hekate-

H-A-T-H-O-R