22


Yolculuğumun başladığı ve bittiği yerdeyim. İçimde, ardımda bir yar, yardan daha eski bir dost  ve şefkate kör olan benliğimi terk etmenin yarattığı, pişmanlık ve hüzün var. Dışarıdaysa hava soğuk. Gök gürüldüyor, vagonlar ıslak, bütün yol tabelaları sıçrayan çamur lekeleri ile belirsiz. Bu yüzden neredeyim bilmiyorum. Tek bildiğim burası yolculuğumun başladığı ve bittiği yer. Belki de herhangi bir yer. Çok önemli değil. Kendimi biliyorum, hiç değişmedim. Saati biliyorum 13.07. Ama hava karanlık, ruhumdan haberiniz yok. Nasıl olsun... Kulaklarımda tabanlarımla dokunduğum yağmurun sesi, bir de aklımda sözsüz bir şarkı. Sürekli kafamın içinde çalan. Yürüyorum, saatlerce yürüyebilirim, üşüyebilirim.... Moraran ellerimden anlıyorum. Beyninin içinde bir resim olduğunu düşün her ne olursa olsun oradan bakıyorsun hayata. Tıpkı göğsüne açılmış o delikten bu kısıtlı evrene dalıp gittiğin gibi. Sanki bütün yaşayanlar bir rüya görüyor, sen uyanıksın... Ve uyuyamıyorsun, anlatamıyorsun, anlayamıyorsun, Bazen düşünemiyorsun. Düşüncelerin hep aynı. Hiç değişmiyor. Değişen tek şey hayallerin, yarına tutunabilmek için kurduğun  hayaller.. Yarının olma ihtimali. Havanın daha güzel olması, sokakta çöp atarken karşılaştığın komşunun sana gülümsemesi, 2 sokak ötede içmeye gittiğin bar. Tepsiden biraları üzerine döken garson kız.  Bar taburesinde anlamsızca sana bakan çocuk, seni sevdiğini söyleyip her gün sana ihanet eden insanlar, her gördüğünü ''O'' sanma... Hiçten delirmemek için akışın içinde bir parçayım artık. İki cümleyi bir araya getiremeyen alkoliklerle aynı masada. Anlamsız hikayelerin içinde. Çırpınan bir balık, karaya vurmuş. Her gün kahkahalarla gülümseyenim, her gün mutlu, her gün aynı sokakta yürüyen, en son ne zaman gök yüzüne baktığını bile hatırlamayan. Ancak bir aptal gibi umutlu. Her sabah kocaman bir kalabalıkla uyuyup her sabah yapayalnız uyanan. Hayattan tek beklentisi göğsünden açılan yaradan kaçmak olan... Kısaca düşüncelerim hep aynı, hiç değişmiyor. Saatlerdir yürüyorum. Sızlayan tabanlarımdan anlıyorum. Dayanmalı, ulaşana kadar yürüyeceğim. Yolum uzun ve hele şükür ki ıssız... Omzumla kalabalığa çarpsam bilirim ki midem bulanır ilerleyemem. 

Kimse bilmez ama o eski defterleri yaktım ben. Geriye bir tek 40'lı yıllardan kalma daktilom kaldı. Ve bil bakalım ne oldu? Artık hikayemi kimseye anlatmıyorum. Kimseyi dinlemiyorum, adımla seslendikleri zaman irkiliyorum. Dahil olduğum yarım konuların içerisindeyim. Hiç bir şey hissetmiyorum. Ne acı, ne keder, ne heyecan... Hepsi şırıngayla çekildi sanki ruhumdan. Bir tek korku var içimde... O da ruhumda kalsın, sahip olduğum tek sır gibi. Gün gelir de söylersem bile bu satırların arasında fark edilmez. Bunu biliyorum. Uzun sürecek. Ama ne biliyorsam anlatacağım. Lakin önce öğreneceğim. Bütün renkler solsa da, kristaller pas , ruhumu kin tutsa da göz yaşım hiç kurumasa da öğreneceğim. Biliyorum çünkü  hiç bir şey yoktur ki susmak için var olan, unutulmak için yazılan, dövülmek için avlanan... Nefret etmek için sevilen. Geldim sokağın başındayım. Henüz yeni başladım. Mevsimler geçecek biliyorum. Güneş tabelalardan kazıyacak kurumuş çamuru. Yol neresi, ben neredeyim, öğreneceğim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

WALL/1840

1058 -Dün- Hekate-

H-A-T-H-O-R